Aziz Sancar, DNA onarımı, hücre döngüsü ve biyolojik saat alanlarında yaptığı devrim niteliğindeki çalışmalarla tanınan bir Türk-Amerikalı bilim insanıdır. 8 Eylül 1946’da Mardin’in Savur ilçesinde dünyaya gelen Sancar, mütevazı bir aileden gelmektedir. Sekiz kardeşin yedincisi olan Sancar, eğitim hayatına Mardin’de başlamış, daha sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Bilim dünyasına katkıları ve başarılarıyla hem Türkiye’nin gururu olmuş hem de dünya çapında büyük bir saygınlık kazanmıştır. 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen Aziz Sancar, bu başarısıyla bilimin evrenselliğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Aziz Sancar’ın Eğitimi ve Bilimsel Kariyeri
Aziz Sancar, ilk ve orta öğrenimini doğduğu yerde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitim aldı. Üniversiteyi başarıyla bitirdikten sonra kısa bir süre doktorluk yaptı ancak bilime olan ilgisi ve keşfetme arzusu onu başka bir yola yönlendirdi. Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek biyokimya alanında doktora yapmaya karar verdi. Teksas Üniversitesi’nde biyokimya doktorasını tamamlayan Sancar, kariyerine moleküler biyoloji ve genetik üzerine yoğunlaşarak devam etti.
Doktora çalışmaları sırasında DNA onarımı mekanizmaları üzerine araştırmalar yaptı. Bu çalışmalar sırasında, canlı organizmaların DNA hasarını nasıl onardığını ve genetik bilgilerinin nasıl korunduğunu ortaya çıkardı. 1982 yılında Kuzey Karolina Üniversitesi’nde akademisyen olarak göreve başlayan Sancar, burada DNA onarımı, biyolojik saat ve hücre döngüsü üzerine araştırmalarını derinleştirdi. Sancar’ın bilim dünyasına yaptığı katkılar, özellikle kanser tedavisinde önemli bir rol oynayan kemoterapi ilaçlarının etki mekanizmalarını anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.
Nobel Kimya Ödülü ve Nükleotid Eksizyon Onarımı
Aziz Sancar, 2015 yılında Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödülü kazandıran çalışması, “nükleotid eksizyon onarımı” olarak bilinen mekanizmanın detaylı bir biçimde açıklamasını kapsamaktadır. Bu mekanizma, DNA’nın ultraviyole ışınları ve diğer hasar kaynaklarından zarar gördüğü durumlarda nasıl tamir edildiğini açıklamaktadır. Sancar’ın bu çalışması, DNA onarımının kanser gibi hastalıkların tedavisindeki önemini bir kez daha güzel bir şekilde ortaya koymuştur.
Bu buluşun temelinde, kanser tedavisi için geliştirilen ilaçların DNA hasarı yaratıp bu hasarı tamir edemeyen hücreleri öldürmesi fikri yer almaktadır. Sancar’ın DNA onarımı üzerine elde ettiği bilgiler, bu tedavilerin daha etkili hale getirilmesine yardımcı olmuştur.
Aziz Sancar’ın Biyolojik Saat Çalışmaları
Aziz Sancar, DNA onarımının yanı sıra biyolojik saat üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınmaktadır. Biyolojik saat, organizmaların gece ve gündüz döngüsünü algılama ve bu döngüyü metabolizmalarına entegre etme yeteneğini tanımlar. Sancar, biyolojik saatin moleküler düzeyde nasıl çalıştığını inceleyerek bu alanda önemli katkılarda bulunmuştur.
Bu çalışmaların bir sonucu olarak, sirkadiyen ritimlerin ilaç etkisi üzerindeki rolünü anlamamıza yardımcı olunmuştur. Sancar’ın bu konudaki buluşları, tıp ve eczacılıkta yeni stratejilerin geliştirilmesine olanak sağlamıştır.
Aziz Sancar’ın Bilime ve Topluma Katkıları
Aziz Sancar’ın çalışmaları bilimsel bağlamda büyük yankı uyandırmakla birlikte, onun kişisel özellikleri ve topluma olan katkıları da dikkat çekicidir. Nobel ödülünü kazandıktan sonra madalyasını Anıtkabir’e bağışlamış ve bu davranışıyla vatanseverliğini göstermiştir. Şimdiye kadar birçok kez Türkiye’ye gelip öğrencilere, akademisyenlere ve bilim insanlarına ilham verici konferanslar vermiştir.
Ayrıca, eşi Gwen Sancar ile birlikte kurduğu Aziz ve Gwen Sancar Vakfı aracılığıyla öğrencilere burs desteği sağlamaktadır. Vakıf, bilime ilgi duyan gençlerin desteklenmesi ve Türk-Amerikan kültürünün tanıtılması amacıyla çalışmalar yapmaktadır.
Aziz Sancar’dan İlham Alan Gençler
Aziz Sancar, tıp ve bilim alanlarında yükseldikçe köklerini unutmayan ve bunu her fırsatta dile getiren bir bilim insanı olarak tanınmıştır. Onun hikayesi, mütevaazı bir köyde başlayıp bilim dünyasının zirvelerine ulaşmanın mümkün olduğunu göstermektedir. Bilime olan tutkusuyla gençlere ilham veren Sancar, özellikle DNA araştırmaları ve Nobel ödülü ile dünyanın en büyük bilim insanları arasında yerini almıştır.
Aziz Sancar’ın hayatı ve başarıları, bilime olan adanma, disiplin ve azmin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Onun hikayesi, bilime ilgi duyan herkes için önemli bir yol göstericidir.